biletlerimi bulamadığım için yılını da bulamıyorum. ama henuz ortaokuldayım, demek ki 90"ların başları. babam, henüz 10"lu yaşlarının çok başındaki beni her yıl festivalde en az 10 filme götürüyor. ilk anımsadıklarım Jacques Tati toplu gösterimi. çok mutluyum, "mon oncle" hala hayatta en sevdiklerimden, festivalin hatırası bana.
bir sonraki yıl olmalı, bu kez babam "daha zor filmler izleyeceğiz" diyor, Tarkovski diye bir adamdan soz ediyor, adını bile duymamışım. en fazla 13 yaşındayım. arka arkaya Tarkovski izlemeye başlıyoruz. Ne yalan söyleyeyim, pek anlamıyorum, sevmiyorum. ama bir kaç yıl sonra bu kez Wajda, Kuller ve Elmaslar ile hayatıma giriyor, filmin her karesi beynime kazınıyor, beni fena halde sinemaya aşık ediyor.
hepsini gordüğüm yer aynı, emek sineması. artık demirli kapısını bile aşamadığımız.
sanırım en çok emek sineması önündeki kuyrukları, artık tanıdık haline gelen karaborsacıları ve sinemanın hemen yanındaki büfede, seans arası çay ve tostlarını özlüyorum.