Eskiden filmlerde altyazı yoktu. Televizyonlardaki gibi anında çeviri yapılırdı. Salonun bir köşesinde bir masada oturan çevirmen, önündeki metinden filmi takip ederek çeviri yapardı. Eğer çeviri sisteminde bir sorun varsa, film orijinal dilinde oynatılırdı. Mesela bir keresinde son 20 dakikasını Korece izlediğim bir film olmuştur. Ama asıl anım, E. Scola'nın Aşk Tutkusu (Passione d'Amore) filminden. O sene Scola'nın filmlerini İtalyanca'dan Ermeni bir hanımefendi çeviriyor. Orta yaşlı, son derece sevimli, yaptığı işe kendini kaptıran bir hanımefendi. Film sırasında ellerini kollarını sallayarak sanki kendisi olayın bir parçasıymış gibi, içten ve samimi bir çeviri yapıyor. Tabii çok da tatlı bir lehçeyle. Neyse uzatmayayım,filmin konusu yakışıklı bir subayın taşra garnizonuna atanması ve komutanın kızının ona aşık olması etrafında gelişiyor. Gazi Sineması'nın gençlerin hatırlayamayacağı o dev salonunda film başlıyor. Daha ilk planda yakışıklı subayımız kasabaya girer ve kızla göz göze gelir. Perdede İtalyanca bir altyazı belirir ve ilk çeviri yapılır, "butuun asklar biir bakisssla basslaar"... Harfleri benim yazdığım gibi okuyun lütfen, aşk değil ask. Herkes kahkahayı basar. Neyse film ilerler kahramanımız küçük bir müfrezeyle haydutları kovalıyor. Bir yerde çavuş gelip, subaya İtalyanca bir şeyler söylüyor ve çeviri, "komutaniiim, askerleeer yoruldulaaar, önlerinii yesinleer.." tabii herkes tekrar yerlerde. ("Öğünlerini yesinler" yerine..) Neyse, iki gün sonra gene Scola'nın Çirkinler, Kirliler ve Kötüler filmi.. Daha ilk çeviride, hiçbir komik olay olmamasına rağmen salonun değişik yerlerinde kıkırdamalar. Bir önceki filmi seyredenlerin tatlı anıları depreşiyor..
Paylaşın:
facebook friendfeed google_buzz twitter

YAZAR
EMİN ÇAPA
Sinema bir şenliktir!

İstanbul Film Festivali 1982'de kurulduğunda başka bir festivalde, İKSV'nin düzenlediği İstanbul Festivali'nde küçük bir bölümden ibaretmiş. Altı filmlik bu "Sanat Filmleri Haftası", şimdi yerinde yeller esen Harbiye Konak Sineması'nda yapılmış. Kaç kişi izlemiş bu filmleri, elimizde kesin bir bilgi yok, ama gördüğü ilgiyle sonraki yıl "Sinema Günleri" adını alıp bir aya yayılmış.

Dile kolay, otuzuncu kez yapılacak festival bu yıl: 30. İstanbul Film Festivali. Bir nesli büyüten, sinemateksiz bir kentin pelikül damarını besleyen, gösterdiği 3997 filmle kanımıza giren film gibi otuz yıl...

Festivalleri bizden yapan yalnızca gösterdiği filmler değil elbette. Heyecanını bugüne kadar toplam yaklaşık üç milyon izleyicisiyle paylaştı festival. Otuzuncu yılını da yine izleyicisiyle birlikte kutluyor. Bilet kuyruğundaki, film çıkışındaki, İstiklal Caddesi'nde koşan, yönetmenden imza alan izleyicisinin anılarını bilmek, görmek istiyor... Yıllar öncesinden bir bilet koçanıyla, üzeri işaretlenmiş çizelgesiyle, arkadaşına anlattığı anısıyla, bu film gibi otuz yılı sizden duymak istiyor...

Onat Kutlar'ın sözleriyle, "Sinema bir şenliktir!"